Farkındalık Videoları

DEĞİŞİM ve KENDİNİ BİLMEK NE DEMEKTİR?

Düşünce gücünün doğru kullanımında neler elde edilebileceğini sanırım artık herkes biliyor.. Düşünce gücü ile harikalar yaratmanın mümkün olduğunu da bugün artık herkes biliyor. Tabii buradaki "herkes" sözü Türkiye'de araştıran, soru soran, bildikleriyle yetinmeyen çok küçük sayıyabilecek bir "okur" kitlesi için, yani sizler için söylenmiş bir sözdür... Evet... Herkes biliyor... Fakat nasıl ki sigaranın zararlarının bilinmesi sigarayı bırakmak için çoğu kez yeterli olamıyorsa, bunun da bilinmesi düşünce gücümüzden etkin bir şekilde yararlanabilmeye yetmiyor... "Seviniz, seviliniz, bir olunuz..." demekle insanların sevgiyi yaşayamadıkları gibi.. Yani sadece bilmek yeterli olmuyor. Bilmek ayrı bir şey yapabilmek apayrı bir şey. Peki bildiklerimizi nasıl yapabilir hale getirebiliriz?

Pratik uygulanabilir metotlarla bu yeteneklerin günlük yaşamımızda nasıl kullanılabileceğini yazımda sizlerle paylaşacağım.

İç potansiyal gücünüzü ortaya çıkarmaya yönelik uygulayacağınız son derece kolay bazı pratik metotlarla, yaşam içinde büyük bir etkinliğe sahip olabilir ve yaşamınızı isteğinize bağlı olarak yönlendirebilirsiniz.

Ruhsal Güçleriniz'in geliştirilmesinde, istenmeyen alışkanlıkların giderilmesinde ve iç enerjinizin artırılmasında, bu metotlar % 100 başarı sağlayacaktır. Bu ve devam eden yazılarım, size ulaşılması zor gibi görünen bir kapının kolaylıkla açılmasının anahtarını verecek. Yeter ki bu anahtarı kullanabilmek için gerekli olan emeği gösterin..

İÇ DEĞİŞMEDEN DIŞ DEĞİŞEMEZ

Bunu bugüne kadar deneyimleyenler görmüştür. İçine düşülen bir başka yanılgı da, değişimin hep dışarıda aranmaya çalışılmış olmasıdır. Değişim hep dışarda aranmaya başlanmış ve asıl değişimin insanın içinde meydana gelmesi gerektiği üzerinde durulmamıştır.

İnsanın kendi kökenini farketmesi, kendi sırlarını anlayabilmesi için; öncelikle teorik bilgilere ihtiyaç vardır. Ancak bunları sadece zihnen bilmemizin yeterli olmadığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum; Neler yapılması gerektiğini bilmek bu alanda yeterli değildir. Kendini içsel güçlerimizi ortaya çıkartabilmek için çalışırken; teorik bazda bilinenlerin, uygulamaya geçirilme mecburiyeti vardır. Yaşama geçirilmeyen ve kendi üzerimizde uygulanamayan pratik metodların, iç gelişimimizde bize hiç bir yararı olmayacaktır. İnsanın bu yolda ilerleyebilmesi için öncelikle kendisinde değiştirmesi gerektiği bazı yönlerin mevcut olduğunu farketmiş olması gerekir.

Gerek bireylerde, gerekse toplumlarda bu alanda görülen en büyük zorluk, değişimlere karşı gösterilen dirençlerdir. Yeniliklere kolay uyum sağlayamayışımız ve gelen her bir yeniliğe önce bir direnç göstermemiz; çoğunlukla var olan yaşamanın kolaylığını tercih etmemizden kaynaklanmaktadır. Çünkü eskide yaşamak yeni bir araştırmayı ve yeni bir atılımı gerektirmediği için çoğunlukla daha kolaydır. Kendimize göre oluşturduğumuz belli bir düşünce sisteminin gölgesindeki serinlik bize hep hoş gelir. Ama bu gölgedeki serinlikte uyukladığımız müddetçe, yeni yerler keşfedebilme imkanını da kendi kendimize kapatmış oluyoruz..

Bu hareketlerimizi haklı göstermek için de, şimdiki davranışlarımızın bizi bu günkü düzeyimize getirdiğini söyleriz. Bu kesinlikle doğrudur. Ama şimdi artık yeni düzeyde kişisel iç gelişimimizi gerçekleştirebilmek için yeni düzeye uygun şartları oluşturmamız gerekmektedir.

Bunu yapabilmek için önce korkularımızın tüm engellerini aşmak ve zihinsel konsantrasyonumuzun kontrolünü elimize almak gerekir. Eski alışkanlıklarımızla zihnimizin sorunlara odaklanan yapısına izin verişimiz, derhal kırılmalıdır. Onların yerine ömür boyunca sürecek yeni bir görüş açısı gerekmektedir. O da: Çözümlere odaklanmak ve bu yolda yeni adımları cesaretle atabilme başarısını gösterebilmeye bağlıdır.

Peki bunu nasıl başaracağız?...

Konunun asıl önemli yönü de zaten burada düğümlenmektedir. Yaşamınızı daha zengin, daha dolu, daha neşeli ve daha heyecanlı kılmak için pek çok güçlü araçlar ve stratejiler öğrenebilirsiniz. Ama eğer bu öğrendiklerinizi uygulamazsanız, bu tıpkı çok güçlü bir bilgisayar alıp, onu hiç kutusundan çıkarmamaya ya da işinizi görecek bir araba alıp bahçeye park etmeye, onu toza ve çürümeye terk etmeye benzeyecektir.

Neye, nasıl ve nereden başlamalı?...

Gerçekten kendimizde bir şeyler değiştirmek istiyorsak; öncelikle günlük yaşantımızda bir takım davranış kalıplarımızla, kendi kendimizi nasıl kısıtlamış olduğumuzu çok iyi gözlemlememizde büyük faydalar vardır.

Şimdi, bir günlük yaşantınızı şöyle bir gözden geçirirmisiniz?... Sabah yatağınızdan kalkıp, tekrar akşam yatağınıza yatıncaya kadarki geçen süreyi, gözünüzde şöyle bir canlandırmanızı rica ediyorum. Bu geçen süre içinde karşılaştığımız belirli olaylara dikkat edersek, çoğunlukla hep aynı tepkileri gösterdiğimizi görürüz. Yani belirli davranış biçimlerini hep aynı tarzda kullanırız. Hep aynı şekilde sevinir ve hep aynı şekilde üzülürüz. Yaşam içinde karşılaştığımız olaylara, çoğunlukla duygu ve düşüncelerimize hakim olamadan bir takım benzer tepkiler gösterir dururuz. Bu halimizle yani "otomatik yaşam biçimimizle" doğrusunu ifade etmek gerekirse: Biyolojik robotlardan pek farkımızın kalmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Düğmelerine basınca gülen, bir başka düğmesine basılınca ağlayan halimizi değiştirmeden, gerçek anlamda özgür olmaktan söz etmemiz mümkün değildir.

Bunun böyle olması duygu ve düşüncelerimiz üzerinde kalıcı bir hakimiyetin kendimiz tarafından sağlanamamış olmasından dolayıdır. Bu yüzden de biz yaşam içinde genellikle aynı tür olaylara, hep aynı tür karşılıklar veririz. Yani tepkilerimiz aslında otomatiktir. Ve değiştirmek istediğimizi yönlerimizi sırf bu özelliğimizden dolayı bir türlü değiştiremeyiz.

İşte gerçek anlamdaki bir değişimi içimizde gerçekleştiremeyişimizin en önemli sebebi, bu göstermiş olduğumuz otamatik davranış biçimlerimizdir. Hep aynı şekilde davranmakla yeni bir davranış biçimini oluşturmamız adeta imkansız bir hale gelmektedir. Dolayısıyla sanki hep aynı olayların içine kendimizi kısıtlayarak yaşamaya çalıştığımızı, dikkatlice kendimizi gözlediğimizde farketmemiz mümkün olacaktır.

ENGELLER GÖRÜLMEDEN ENGELLER AŞILAMAZ

Her şeyin başı insanın kendisiyle ilgili gerçekleri farketmesidir. Aslında ne denli güçlü bir ruhsal yapıya sahip olduğunu ancak otomatik yaşamın tercih edilmesinden dolayı halihazırda bunları kullanamadığını farkeden bir kişi için yolun yarısı aşılmış durumdadır. Bu nedenle insan öncelikle kendi eksikliklerini büyük bir cesaretle, kendi kendisine itiraf etmeyi başarmalıdır. Karamsarlığa kapılmadan kişi kendi eksikliklerini önce kabullenmelidir ki, bunların üstesinden gelecek çalışmaları da başarıyla gerçekleştirebilsin.

Yaşamımız aslında çeşitli dengelerden oluşan bir süreç olarak karşımıza çıkar. Ancak ne var ki çoğunlukla bu dengeleri yine biz kendi kendimize ürettiğimiz düşüncelerle bozarız. Eğer bahçemizde kök salmakta olan yabani otları görmeyi reddedecek kimseler haline gelmemize izin verirsek, kafamızın içinde yarattığımız olumsuz kurgular, sonunda bizi mahvedecektir. Kendi üzerinde çalışanların yolu, bir denge yoludur. Kendi üzerinde çalışanlar otları görür, onlara yüzünde bir gülümseme ifadesiyle bakar. Çünkü onları görmüştür artık. Derhal eyleme geçip onları yok edecektir.

Yabani otlar konusunda endişe duymak zorunda değiliz. Onlar da hayatın bir parçasıdır. Onları görmemiz, varlıklarını kabul etmemiz, çözümlere odaklanmamız ve hayatlrımızdaki etkilerini yok etmek için ne gerekiyorsa hemen yapmamız gerekiyor.

Ve şunu kesinlikle fark etmeliyiz ki: Onları yok farzetmekle onları yok edemeyiz.

Bunları yok edebilmek için, "kendi kendine telkin ve uygulanabilir metotların bilinmesi ve kuralına göre uygulanması gerekir. Aksi takdirde bu yabani otlardan kurtulabilmek hemen hemen mümkün değildir.

Varlıkları karşısında ateş püskürüp, küplere binmek ya da korkudan kabuğuna çekilmek; onların bahçemize girmesini daha da kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Yapılması gereken şey; Onları kuralına göre söküp atmaktır. Ve bunu, bir oyun anlayışı içinde, yaşam içinde neşe içinde yapabiliriz. Ömrünüzün geri kalanında, emin olun, yeni yeni otlar hep gelecek ve boy gösterecektir. Eğer her sorun çıktığında dünyaya karşı bir tepki duyarak yaşamak istemiyorsanız, onların da hayatın önemli bir parçası olduğunu hatırlamanız gerekir. Onlar sizi güçlü ve dikkatli tutar. Bahçenizi sağlıklı ve zengin durumda korumak için neler yapılması gerektiğini hep görebilmenizi sağlar.

Zihnimizin içindeki yabani otlar temizlenmeden, gerçek varlığımızla yani kendimizle başbaşa kalabilmemiz mümkün değildir. Sadeleşmek, saflaşmak ve bizi saran fazlalıklardan kurtulabilmenin ilk adımı, zihnimizdeki bize ait olmayan otları temizlemektir. Ancak bu otların temizlenmesi için buna hazır ve istekli olmak ve emek vermeye hazır olmak şarttır. Çünkü bu otların temizlenmesi belli bir süreyi ve çabayı gerektirir. Ve belirli teknikleri ve kuralları vardır. Bu yolda çabasız hiç bir şey elde edebilmek mümkün değildir.

Yıllardır zihnimizde yapma alışkanlığı kazandığımız olumsuz bütün davranış biçimlerimiz, bizim için birer yabani ottur. Bu yabani otlardan dolayı içimizdeki filizler gelişip büyüyememektedir. Bunlar, "Ruhsal Güçlerimiz"i kulanmamızada engeller oluşturmaktadır. Ne yapmak istediğinize karar vermek zorundasınız. Eğer gerçekten hayatınız üzerinde bir kontrol duygusu hissetmek istiyorsanız, ki şu anda yapabileceğiniz bir sürü şey varken oturup da bu satırları okumayı seçmiş olduğunuza göre, ne istediğinizi biliyorsunuz demektir; istediğiniz gerçek özgürlük, içsel güçlerinizden yararlanmak ve düyada daha bilinçli yaşamaksa doğru adrestesiniz... Ve emin olun ki arzu ettiğiniz hedeflere ulaşacaksınız.

Bu yolda ilerleyebilmek için öncelikle içsel bir özgürlük duygusuna ihtiyacımız var. Nedir bu içsel özgürlük? İçsel özgürlük nasıl yakalanabilir? İçsel özgürlük gerçek özgürlüktür.. İçsel özgürlüğün ilk filizleri ise değişim arzusu içinde yeşerir.

Peki değişecek olan şey nedir? Bir sonraki yazımda bu cevaplarda buluşmak dileğiyle.

Sevgiyle

Sosyal Ağda Paylaşım