EGOM, KENDİM ve BEN
TÜM HATALI ALANLARINI YOK ETMİŞ BİR BİREYİN PORTRESİ
1- Bu insanlar, yaşamın her yönünü severler, şikayet etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.
2- Bağımsızlıklarına çok düşkündürler. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymalarına rağmen, ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterirler.
3- Sevgi anlayışları, sevdiklerine hiçbir değeri zorla kabul ettirmemeyi gerektirir.
4- Onay aramak gereksinimleri yoktur. Övgü ve ödül talep etmezler.
MEA CULPA (BENİM SUÇUM)
BİLİNÇALTIMIZIN 11 ÖZELLİĞİ
REZONANS KANUNU – İsteklerin Yönetimi – Pierre Franckh
“Eğer şu ana kadar isteklerimiz gerçekleşmediyse, en şiddetli arzularımıza ulaşamadıysa; eğer hayatımıza hiç istemediğimiz şeyler girdiyse, eğer mutsuzsak veya yenilgiye uğradıysak, bütün bunların sebebini u kavrayıp onu nasıl kullanacağımızı anlamaya başladığımız anda, hayatımızdaki her şeyin mümkün olabileceğini anlatıyor.Yazar, hayatımızı kalbimizle değiştirebileceğimizin de altını çiziyor.Düşünce gücümüzle maddeye etki edebilir miyiz?
Kim olmayı istiyorsun?
İsteklerimizi hangi yolla yayıyoruz?
İdeal partneri yaşamımıza çekmemizi sağlayan en uygun rezonans alanını nasıl oluştururuz?
DÜŞÜNCE GÜCÜ
5 Nisan 1999’da News Week’te yayınlanan, Sharon Begley tarafından yazılmış bir makale, düşüncenin elektrik sinyalleri olduğunu, elektroensefalograf (EEG) tarafından okunabildiğini ve mekanik aletlerle denetlenebildiğini anlatıyordu. Tübingen Üniversitesi’nden nörobiyolog Niels Birbaumer’in bilinci açık ama tamamen felç olmuş altı hastası vardı.
Makinelerin yardımıyla yaşayan bu hastalar, beyin dalgalarını okuyan, bilgisayar ekranından harfleri seçmelerini ve cümle kurmalarını sağlayan ‘düşünce çevrim aygıtı’na bağlıydılar. Tübingen takımı hastaların kulaklıklarının arkasına ve kafataslarına elektrotlar bağlamıştı.
Bunlar beyin dalgalarını toplamak ve pek çok dalga arasından belirli bir dalgayı seçen EEG’ye taşımak üzere tasarlanmıştı; tıpkı radyoda sevdiğiniz istasyonu bulmak gibi.
YAŞAM KOÇU'NDAN ALTIN ÖĞÜTLER
Dünyaca tanınmış kişisel yaşam koçu T. Miedaner, daha iyi bir yaşam için yaşam enerjisinin artırılması gerektiğini belirten, bunun için öncelikle katlanmak zorunda kalınan her şeyden kurtulmayı tavsiye ediyor.
Göz yumulan her şeyin insanın enerjisini tükettiğini kaydeden Miedaner, “İşiniz, eşiniz, eviniz, arkadaşlarınız, aileniz, hayvanlarınız, bedeniniz ve alışkanlıklarınızla ilgili katlandığınız her şeyi bir liste halinde yazın. Bunlardan kurtulmak için de kendinize 1-3 ay zaman tanıyın ve bunlardan kurtulun” önerisinde bulunuyor.
Bağımlılıklar Enerjimizi Çalıyor
Miedaner, bağımlılıkların da insanın enerjisini çaldığını ifade ederek, kahve, sigara, şeker gibi bağımlılıklardan kurtulmak için gerekirse yardım alınması önerisinde bulunuyor. Her gün yapmaktan zevk alınacak on alışkanlık edinilmesini tavsiye eden ünlü yaşam koçu, “meliyim, maliyim” lardan kurtulunması gerektiğini belirtiyor. Miedaner, “Şunu yapmalıyım, bunu yapmalıyım. Bütün bunlar sizi çökertir ve yaşamınızda gerçekten ilginç bir şeyler yapmanızı önler” görüşünü dile getiriyor.
NEGATİFLİKTEN ARINMA
Her duygunun altında mutlaka bir düşünce vardır. Eğer bir kişi kızgınlık duygusu hissediyorsa bunun nedeni kızgınlık duygusu uyandıran bir düşünce olacaktır. Düşüncesini değiştiren insan, duygularınıda değiştirebilir. Düşüncelerini kontrol edebilen bir insan, duygularınıda kontrol edebilir.
Kişinin kendisine, başkalarına ya da yaşama karşı olumsuz duygularının altında olumsuz düşünceleri vardır. Olumsuz düşünceler ise kişinin geçmiş deneyimleri ya da olumsuz şartlanmaları ile oluşmuştur. Özellikle her gün en az 10 tane olumsuz düşünce ürettiğimizi düşünürsek 20 yaşındaki bir insan 73.000 tane olumsuz düşünce üretmiş oluyor. Buna bir de dışarıdan gelen olumsuz iletileri eklersek sayı belki de 10 katına çıkıyor. Bu kadar olumsuz düşünce ile özellikle bilinçaltı negatif verilerle yüklenmiş bir insan modeli çıkacaktır karşımıza. Bu sadece olumsuz duygular yaşayan bir insan değil aynı zamanda bilinçaltının gerçekleme mekanizması ile hayatını da kısıtlı, olumsuz ve mutsuz geçiren bir insan oluşturacaktır.
ZENGİNLİKLE İLGİLİ ON ÜÇ YANLIŞ İNANIŞ
İnsanları sınırlayan ve zenginlikten mahrum kılan on üç yaygın yanlış inanış vardır.
1. Zenginliğin şansa bağlı olduğunu düşünmek yanlıştır.
2. Zenginliğin yalnızca "para kazanma" yeteneğine bağlı olduğunu düşünmek yanlıştır.
3. Paranın kötü bir şey olduğunu düşünmek yanlıştır.
4. Zengin olmanın günahkârlık olduğunu düşünmek yanlıştır.
5. Cimriliğin erdem olduğunu düşünmek yanlıştır.
6. Ekonomik sistemin hatalı olduğunu ve bu yüzden zengin olmanın imkânsız olduğunu düşünmek yanlıştır.